Komünist Kadın Hareketi’nin 30 Yılı

Birlik Devrimi’nin Devraldığı Tablo                                                                                                                                          Komünistlerin birliğinin mayalandığı, ortak mücadele kalıbına dönüşmeye başladığı alanlardan biri de, kadın kitleleri arasında örgütlenmek üzere özel araçların ortaya çıkarılmasını, bir komünist kadın hareketinin oluşma dönemini de içeren, kadın özgürlük mücadelesiyle ilişkileniştir.

Birlik Devrimi’nin hemen öncesindeki tablo, 80’lerin sonu ve 90’ların başında devrimci hareketin yeniden toparlanması, yükselen işçi ve emekçi memur eylemleri ile Kürt ulusal devrimci hareketinin sıçramalı gelişimiyle tarihsel olarak kesişmesi ve bu yükselen kitle hareketi içerisinde kadınların ön saflarda yer almasıdır. Yeniden toparlanmakta olan devrimci hareketin çeşitli örgütlerinin öncülüğünde birçok kadın derneği kurulur, diğer derneklerde kadın komisyonları oluşturulur. Bir kere böyle bir örgütlenme kanalı açıldıktan sonra da özellikle de komünist hareketin oluşturucu bileşenlerinin saflarında kadın devrimcilerin durumlarını sorgulamaları güçlenir, kadın özgürlük mücadelesinin özgün politikasına ve örgütlenmesine dair tartışmalar başlar. 80’lerin ortalarından sonra feminist hareketin gelişimi, gerek teorik, gerek pratik bakımdan ileriye doğru bir basınç oluşturmuştur. Kürt ulusal devrimci hareketi içerisinde kadın katılımının ve kadın örgütlenmesinin gelişmeye başlaması ile kadın özgürlük hareketinin oluşturucu bir başka bileşeninin şekillenmesi, tek tek kadın çevreleri ve genelde hareketin önüne antişovenizm sorununu taşımaya çalışması ise, 90’lı yılları şekillendiren bir diğer geliştirici basınçtır.

Emekçi solun bu dönemdeki baskın tablosu, kadın özgürlük mücadelesiyle 8 Mart’tan 8 Mart’a ve en sınırlı düzeyde ilişkileniş, sosyalizme havalecilik ve cins çelişkisini bu mücadelenin önemli bir bileşeni olarak ele almayıştır. 90’lı yıllarda reformist yapıların bir kısmının yeniden şekillenişinin kısmen sosyalist feminizmin de etkisini taşıması, bu tabloyu değiştirmekten ziyade, kendi başına önemli bir sonuç olarak, feminist hareketin gelişimini sağlar. Fakat devrimci hareket bakımından esas nitelik, erkek egemenliğinin, “kadın erkek el ele” anlayışı düzleminde belirsizleştiği ilgisizlik tablosudur.

Komünist öncüyü oluşturan bileşenler, bu konuda da devrimci kendiliğindencilik döneminin anlayışlarından uzaklaşmaya ve kadın kitleleri arasında örgütsel ve politik çalışmaların özgün biçimlerini bulmaya yönelmişlerdir.
Bu nedenle denilebilir ki, Birlik Devrimi’nin oluşturucu bir bileşeni de, kadın özgürlük sorunuyla ilişkilenişte devrimci kopuş ve atılımdır. Birlik Devrimi’nin özneleri, 90’ların başında 1. Dalga Sosyalist Kadın Aydınlanması’nı başlatarak da Birlik Devrimi’ni hazırlamıştır ve komünist öncünün mayasında, kadın özgürlük mücadelesinde devrimci kendiliğindencilik ve erkek egemenliğinden teorik, ideolojik ve politik kopuş iradesi ve yönelimi vardır.

Birlik Devrimi
Birliğin öngördüğü plan, henüz, kadın işçi ve emekçileri devrimci mücadeleye özgün araçlarla ve kendi özgün talepleri ekseninde mücadeleler içinde de örgütlemek, demokratik kadın hareketini yedeklemektir. O süreçte görüş açısı “kadın erkek el ele” kavrayışını aşmaz. Fakat önceki dönemlerden ve emekçi solun klasik yaklaşımlarından farklı olarak burada tam bir iradilik, devrimci kendiliğindencilikten kopma vardır.

Birliğin öngördüğü kadın örgütlenmesi anlayışı, parti komitelerine bağlı kadın kurullarıdır. Kadın kurullarının örgütlenmesi ve işletilmesi, ilk aylardan itibaren gerek parti iç basınının, gerekse de örgütsel çalışmanın sistematik bir konusu olur. İlk yıllarda bunları kurma ve işletmede iradilik önde olmasına rağmen, izleyen yıllardaki örgütsel darbelerin, gözaltı ve tutuklama saldırılarının ilk sonuçlarından biri, kurulu örgütlerin dağılması, kadrolarından yoksun kalması, yenilerini kurma iradesinin de kaybedilmesi olur.

Kadınlar arasında kitle çalışmasında da bu iradilik ve ileri gitme arayışı belirgin biçimde pratik karşılık bulur. Emekçi kadınlar içinde örgütlenmek, aynı zamanda cins ekseninde gelişen özgün talepleri, gündemleri etrafında mücadeleye seferber etmek, demokratik kadın hareketini geliştirmek, onun içerisinde komünist kadın hareketini bir çizgi olarak belirginleştirmek üzere emekçi kadın kitle örgütü yaşatılır, çalışmaları sürdürülür. Dergi/bülten formatında bir kadın kitle yayını çıkarılır. Bu, emekçi kadınlar için bir kitle örgütlenmesiyle birlikte, emekçi solun kadın özgürlük mücadelesini tümüyle sosyalizme ertelemeci, 8 Mart’tan 8 Mart’a pratiğinin aşılmasında, günlük ajitasyon ve kitle çalışmasının yerleşmesinde belirleyici bir rol oynar.

Politik kampanyalar, sosyalist kadınların politikaya müdahalelerinin ve aynı zamanda da komünist öncünün belli dönemlerde bütün kuvvetlerini kadın özgürlük mücadelesiyle etkin ilişkiye seferber etmesinin özel bir aracı olur. 8 Mart dönemlerinde geliştirilen kampanyalar bunların en başlıcalarıdır. Her dönemde o dönemin en öne çıkan politik gündemlerinin damga vurduğu kampanyalarla on binlerce kadına ulaşılır.

O günün koşullarında komünist öncü, emekçi sol içerisinde özgün ve öncü bir duruşa sahiptir. Kadın hareketinin gelişiminde önemli roller üstlenir. Kürt kadın hareketiyle buluşmada, şovenizme ve sosyal şovenizme karşı bu cephede de mücadele etmede kararlı bir duruş sergiler.

Keza, o günün koşullarında, anlayışta ve görüş açısında devrimci bir gelişim yönelimi belirgindir. O gün başlıca ideolojik mücadele konuları ve politik pratiğin ana hatları, birkaç başlıkta özetlenebilir.

Bir dönemden itibaren “Her Gün 8 Mart” şiarıyla da olmak üzere, cinsel kurtuluş mücadelesinin sosyalizme havale edildiği ertelemeci görüş açısına karşı emekçi sol saflarda mücadele eder ve başka bir pratik hat geliştirir. “Feminizm korkuluğu” olarak kavramlaştırdığı, emekçi solun, erkek egemen zihniyeti sürdürmenin, erkek konforunun bir yansıması olarak, feminizmi erkek egemenliğinden daha tehlikeli gören ve ideolojik mücadelede çubuğu feminizme büken anlayışlara karşı durur. Sosyal şovenizme karşı mücadelesini, Kürt ulusal demokratik taleplerini sahiplenişini kadın cephesinde de sürdürür, ki o dönemde kendisi de bir şekillenme ve belirginleşme içerisinde olan Kürt kadın hareketinin, özellikle Batı’daki kadın hareketiyle bağ kurmasında sorumluluk alır. Birlik Devrimi’nden sonraki ilk 8 Mart olan 1995 yılı 8 Mart’ı, Amed’de Kürt kadınlarıyla buluşma iradesine sahne olur.

Bu yaklaşımlar, ittifak politikalarına da yansır. Giderek artan biçimde, Kürt kadın hareketi ve feminist hareketle ortak mücadeleyi yükseltmenin arayışı içine girilir. Sayısız görüş ayrılığı ve tartışmaya rağmen, kadın hareketi içerisinde ittifakların özgünleşmesi, kendi özgün politik zeminine doğru oturması dönemidir bu dönem. Burada komünist öncü, değişik kampanya ve platformların çağrıcısı, katılımcısı olarak önemli roller oynar.

1995 yılında, Hasan Ocak’ın kaçırılıp işkenceyle katledilmesiyle başlatılan gözaltında kayıplara karşı kampanyanın önemli kanallarından biri politik bir kadın tavrının örgütlenmesidir. Emekçi semtlerde yoksulluğun kadınlar üzerindeki özgün sonuçlarına yoğunlaşarak özel kitle çalışmalarından ve kampanyalardan, “medeni yasa” ve “ceza yasası”na karşı mücadelelerde gerek ortak, gerek özgüce dayalı eylemlerle, kampanyalarla, çalışmalarla yer almaya dek, kadın özgürlük talepleri eksenli özgün örgütlenme ve politika üretme deneyimi biriktirilmektedir.

Devletin kadına yönelik şiddetinin biçimlerinden biri olan taciz ve tecavüz işkencesine karşı, özellikle de toplumun erkek egemen kültür ve şekillenişinin baskısı nedeniyle bu saldırıya hedef olanların erkek egemen işkenceci devleti teşhir açıklaması yapmamasından da cesaret alarak, Kürt kadınları şahsında büyük artış gösterdiği bir süreçte, 1997 yılında bir kampanya başlatır. Çeşitli kadın örgütlerini, sendika ve demokratik kitle örgütlerini bu kampanya etrafında birleştirerek, bu konu etrafında ilerici ve demokrat aydınlardan, değişik yapılardan kadınlardan oluşan bir girişim oluşturulmasına öncülük eder. Süreç boyunca gözaltında tecavüze uğrayan pek çok kadının yaşadıkları taciz ve tecavüzü açıklamaları sağlanır. Cinsel saldırıya uğrayan kadınların açtıkları davalara kitlesel katılım sağlanır. Geniş kitleler önünde devletin tacizci, tecavüzcü yüzü teşhir edilir. Kampanya sonrasında da gözaltında cinsel saldırılara dair çalışmalar sürdürülür. 2000’de bu kapsamda bir kurultay toplanmasına öncülük edilir.

Bu kampanyanın siyasal sonuçları önemlidir. Erkek devlet teşhir edilir. Gözaltında cinsel saldırılar, özellikle de tecavüz işkencesi önemli ölçüde geriletilir. “Tecavüzcü polis hesap verecek” sloganları eylemlerde genel sloganlardan biri haline gelir.

Kampanyanın komünist kadınlar bakımından özgün bir ideolojik önemi de vardır. Değişik tipte atölyeler, eğitim toplantıları, tartışma toplantılarıyla komünist kadınlar, tecavüz işkencesine karşı direniş bilincinin oluşması zemininden başlayarak, aile, namus, bekaret, aile, sevgili, evlilik ilişkileri gibi konuları etkin biçimde tartışmaya, “geleneksel kadınlık”, “inceltilmiş erkeklik” gibi kavramlar etrafında devrimci saflarda cins çelişkisinin görünümleri üzerine derinleşmeye başlar.

Birlik devrimi öncesinden başlayarak, birlik sonrası yıllarda da süreklilik kazanan özgün bir alan, öğrenci genç kadınlar içerisinde sistematik kadın çalışmasıdır. Liseli Genç Kadın, Üniversiteli Genç Kadın gibi çalışmalar, dönemin kadın hareketi içerisinde öğrenci genç kadınların özgün örgütlenmesinin ilk ve tek deneyimleridir. Bu pratik sonraki yıllarda Öğrenci Kadınlar Derneği biçiminde de maddileştirilir.

Kürdistan’da Kürtçe isim altında özel çalışmalar örgütlenir.

Cins bilincinde gelişimin önemli bir ayağı da, hapishanelerdir. Tutsak komünistler, özellikle de gözaltında taciz ve tecavüze karşı kampanyayla birlikte, devrimci kadınlar açısından geleneksel kadınlıkla yüzleşme, tartışma ve bilinçlenme dönemi yaşarlar. Teorik ve ideolojik alanda komünist öncünün gelişimine değişik katkılar sunarlar.
Kadınlar arasında örgütlenme ve kadrolaşma sorununun özel biçimde ele alınışı, bu yıllarda genel olarak kadın özgürlük mücadelesinin gelişmesi gibi daha dışsal bir faktörle de birleşerek, yeraltı çalışmasında da kadınların giderek artan nicelikte rol almalarını sağlar. Özellikle 12 Eylül sonrasının, kadınların yeraltında esas varoluşunun eş ve anne rolleriyle iç içe geçen kurumculuk başta olmak üzere sınırlı görevlerden ibaret olduğu geri durumdan kopuşulur. Emekçi semtlerde genç kadın işçilerin örgütlenmesi ve gençlik örgütünden kadro akışı, bunun en önemli kaynaklarıdır. Böylece, politik askeri mücadelede savaşçı ve komutanlıktan, yasadışı gizli temelde örgütçülük ve yöneticiliğe kadar kadın kadrolaşması gelişir. Özetle, komünist kadınlar, birliği izleyen yıllarda komünist öncünün legal ve illegal tüm örgütlenmelerinde önemli bir emek sahibidir. Fakat henüz, kadın özgürlük mücadelesi, kadın kitle çalışmasından ibarettir. Komünist kadınların yeraltındaki varoluşu da “kadın erkek el ele” düzlemini aşmaz.

3. Kongre Ve Devrimci Atılım Yılları
Bu yıllarda sağlanan birikim, 2002 başlarında gerçekleştirilen 3. Kongre’nin yaklaşım ve değerlendirmelerinde de görülebilir. 3. Kongre, komünist öncünün ideolojik, politik, örgütsel yönleri olan ciddi bir kriz döneminin ardından gerçekleşir. Yön ve irade birliğini yeni bir düzeyde kuran, bir siyasi ve örgütsel atılım hazırlayan Kongre’de, kadınlara parti üyeliğinde pozitif ayrımcılık tüzük hükmü olarak kararlaştırılır. Kadın cephesindeki çalışmalarda kadro ve örgüt sürekliliği sorunu ele alınır. Politik mücadelede gerileme dönemlerine daima, kadın kitle çalışmasında da gerilemenin eşlik etmesi gerçeği eleştirel analize konu olur, kadın kitle çalışmasında özel kadro görevlendirmesi sorunlarında irade oluşturulur.
3. Kongreye doğru giden ve onu izleyen yıllar, komünist öncü için her bakımdan siyasal atılım yıllarıdır.
Aynı zamanda bu dönemde feminist hareket, Kürt kadın hareketi ve komünist kadın hareketinin ana damarlarını oluşturduğu kadın hareketi toplamda büyük bir gelişim gösterir. Önemli yasal kazanımlar sağlar. Toplumsal mücadele içerisinde kadın tutumunun belirginleşmesini, özel bir rol kazanmasını başarır.
Bu dönemde komünist kadınlar, hem kadın kitlelerinin özgün talepleri ve sorunlarına dair politik kampanyalar ve çalışmalar örgütlemekte, hem de bütün politik mücadelelerde, kadınların özgün tutum alışını, gerek kadın platformları ve birlikleri, gerekse de özgücüne dayalı eylemlerle yükseltmekte özel bir çaba içerisinde olur.
F tipi zindanlar etrafında büyüyen hücre-tecrit saldırısına karşı mücadelede, kadın hareketinin kendi kulvarından sürekli ve sistematik eylemlerle ses vermesini sağlar. ABD’nin Irak ve Afganistan işgallerine karşı gelişen toplumsal mücadelelerde kadın rengiyle ve kadın cinsin özgün sorunlarını gündemleştirerek etkin bir rol oynar. Özellikle 2004 yılında NATO’nun İstanbul zirvesine karşı mücadelelerde öne çıkar. Yerel ve genel seçimlerde, burjuva parlamentonun erkek egemen niteliğini teşhir eder ve bağımsız kadın adaylar etrafında kampanyalar yürütür. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü, kadın hareketinde yeni bir mücadele dönemeci olarak öne çıkmaya başlar. Kadına yönelik şiddeti, kadın adalet mahkemelerinden değişik refleks eylemlerine, çeşitli biçimlerde politik mücadele konusu yapar.
2000’li yıllar boyunca emekçi sol hareket içinde kadın özgürlük mücadelesi üzerindeki saflaşmanın başlıca zemini 8 Mart eylemleri olur. Emekçi solun önemli bir bölümü sorunla sadece 8 Mart’tan 8 Mart’a ilişkilendiği için zaten başka türlü de olamaz. Tam da bu yüzden, tartışmalar, erkekli-erkeksiz miting noktasında yoğunlaşsa da, saflaşmanın ana ekseni, kadın eksenli gündemlerle mücadelenin 8 Mart’tan 8 Mart’a mı, günlük siyasetin eksenlerinden biri olarak mı ele alınacağı sorunudur.
Bu saflaşma aslında, kadın özgürlük mücadelesi ile emekçi sol saflardaki erkek egemenliği arasındadır. Komünist kadınlar açısından belirleyici çizgi, kadın eksenli mücadele hattının, toplumsal mücadelenin bir bileşeni olarak süreklileşmesi temelinde politika yapış yeteneğinin gelişmesi, kadın hareketi içinde ittifak kültürünün olgunlaşması olur. Bunun bir sonucu olarak “kadın mitingi” pozisyonuna doğru ilerler.
2005 yılından itibaren, devrimci hareketin ana gövdesi, 8 Mart mitingi örgütlenmelerinden ayrışarak, “Devrimci 8 Mart Platformu”nu oluşturur. Komünist kadınlarsa, ayrı bir miting örgütleyerek, ayrı bir iddiayla ortaya çıkmaya yönelirler. 2006 yılından itibaren ise, kadın ittifakı hattını önceleyerek, 8 Mart kadın mitingi örgütlenmesi hattından ilerlerlenir.
Devrimci 8 Mart Platformu’nun ayrışmasında, erkeklerin katılımı dışında, diğer platformun düzeniçiliğine kanıt olarak sundukları ya da sunacakları bir içerik ayrışması yoktur. Ayrışmanın ekseni erkek egemen burjuva düzene karşı hangi talep ve şiarların yükseltileceği, nasıl mücadele edileceği konularındaki farklı yaklaşımlar değildir. Başka bir deyişle bu girişim, “8 Mart Kadın Platformu”nun erkek egemen düzene karşı mücadelede bıraktığı hiç bir somut boşluğu doldurma başarısı gösteremez; “feminist sapma” içerisinde olduğunu “saptadığı” komünist kadınlara ya da feministlere karşı erkek egemen genellemeler dışında gerçek bir politik eleştiri yöneltemez. Kendi doğal tabanındaki kadınları erkek egemenliğine karşı mücadeleye yöneltmede bile ciddi bir başarı gösteremez. Erkek egemenliğine karşı, kadın özgürlük mücadelesi için kurulmuş bir zemin değil, kadın özgürlük mücadelesine karşı, devrimci saflardaki inceltilmiş erkek egemenliğinin sözcülüğü zemini olur. Oynadığı başlıca rol, kadın özgürlük mücadelesini devrimci ya da reformist, kısmi ya da bütünsel, sürekli ya da kesintili biçimde omuzlayan çeşitli kuvvetler üzerinde gerici bir basınç oluşturmasıdır. Bu nedenle, kadınları erkek egemen kapitalist düzene, sömürgeci faşizmin kadına yönelik baskı ve boyunduruğuna, erkek şiddetine karşı mücadeleye seferber etmede en cılız, feminizme karşı mücadelede en atak biçimde mevzilenerek, “8 Mart’ın sınıfsal ve tarihsel özünden boşaltan” bizatihi “Devrimci 8 Mart Platformu” bileşenleri olur.
Bu konu, komünist kadınlar arasında ve toplamda parti saflarında da değişik görüş ayrılıkları ve tartışmalardan geçerek ilerler. Tartışmalara son şeklini, 4. Kongre verecektir.
8 Mart’ta kadın mitingi tartışmalarının politik bakımdan en önemli zeminini oluşturduğu değişik tartışmalar, “kadın erkek el ele” zihniyetinden uzaklaşmanın yeni bir dönemecidir.
Bu yıllarda komünist kadınlar, kitle örgütlenmesini geliştirmeye de çalışırlar. Kitle örgütlenmesinin hem bağımsız hareket yeteneğini, hem de örgütlülük düzeyini yükseltici biçimler ararlar. Bu dönemin önemli bir sorunu, gündemi ve tartışması, kadın cephesinde görevlendirilmiş kadın kadro niceliğinde zayıflık ve görevlendirmelerde kesintisizlik sorunudur. Bu konu parti içerisinde kadro politikası bağlamında bir iç mücadele konusudur.
Komünist kadınlar açısından, siyasal atılım, politik mücadelede yetkinleşme ve kitle çalışmasından fiili meşru mücadeleye, politik askeri mücadeleden yeraltı çalışmasına her alanda ciddi bir kadrolaşma birikimi sağlanması dönemidir.
Komünist kadınların kendi örgütlenmesinin tümüyle ve sadece kadınlar arasında özel araçlarla kitle çalışmasının varlığına bağlı olduğu örgütlenme biçimi, bu biçimin içerisinde birikmiş olan nitelik özü tarafından ileriye doğru zorlanmaya, darbelenmeye başlar.
Politik ve örgütlenme ve kadrolaşma çalışmaları bakımından olduğu gibi, ideolojik ve programatik olarak da önemli bir birikim ortaya çıkar. Kazanılmış ve yıllardır sürdürülen bir mevzi olarak kadın kitleleri içerisinde bir kolektif ajitatör ve örgütçü olarak kitle yayınından ayrı olarak, merkezi bir ideolojik-teorik yayın ihtiyacı ve pratiği de bu dönemde gündeme gelir ve aslında komünist kadınların ideolojik özerklik bakımından da bir nitelik sıçraması için gerekli birikimi edindiğinin, bütün cephelerde mücadele eden komünist kadınlar olarak örgütlenme çıtasına yaklaştığının, kısacası birikmiş düzeyin nesnel sınırlarının, yeni bir düzeye ulaşma eğiliminin kendiliğinden bir dışavurumudur.

4. Kongre: Kadın Şafağı, Kadın Aydınlanması
4. Kongre, komünist öncü saflarında “kadın şafağı” olarak tarif edilen bir dönemeci oluşturur. Bu süreci ortaya çıkaran iki faktör vardır. Biri, partinin kadın cephesindeki faaliyetinin gelişim tarihi, onun açığa çıkardığı gerek düşünsel-ideolojik, gerekse de örgütsel-kadrosal birikimdir. Kadınlar, geride kalan gelişim yıllarında her bakımdan partinin yarısı olmuştur, bu birikimi, nicelik olarak da, nitelik olarak da elde etmiştir. İkincisi, toplumsal mücadele içerisinde kadınların, kadın özgürlük mücadelesinin hem örgütlü, hem de kendiliğinden gelişiminin ulaştığı düzeydir.
Her iki faktör, partide kadın örgütlenmesini ve fikriyatını daha ileri bir noktaya geçmeye zorlamıştır, bu geçişin devrimci kanallarını açmıştır. Bir yandan, nesnel gelişmeler ve dönemin ihtiyaçları, öncüyü teorik, politik ve örgütsel olarak yeni bir düzeye zorlamaktadır, diğer yandansa geçmiş yıllarda elde edilen birikim, bu ihtiyacı yanıtlamanın devrimci özne bakımından koşullarını oluşturmuştur.
Bu iki düzlem 4. Kongre’de komünist kadınların, özerk örgütlenme sorununu gündeme taşıdığı ve buna uygun bir sistem oluşturmaya çalıştığı, kota sistemini tüzük hükmü olarak formüle ettiği, programda çok sınırlı olmak üzere, proletaryanın kadın ve erkek bileşimine özel atıflar şeklinde değişiklikler gündemleştirdiği, en önemlisi, kadın önderleşmesi ve kadın komutanlaşması şiarlarıyla yeni bir atılım sürecinin kararlılığını oluşturduğu kararlarla, komünist kadınların cins bilincinde parti tarihinin en önemli sıçrama dönemini hazırlar.
Bütün parti örgütlerinde yüzde 50 eşitlik hedefiyle yüzde 35 kota uygulaması karar altına alınır. Parti önderliğine bağlı Merkezi Kadın Komisyonunun adı değiştirilir ve Merkezi Kadın Komitesi adını alır. Bununla beraber MKK’ya “örgütsel özerklik” hakkı da kararlarda tanımlanır, fakat örgütsel özerkliğin hangi örgütsel hak ve yetkileri kapsadığı konusu çerçevelenmez. Bütün yerel parti örgütlerine kendilerine bağlı İl Kadın Komiteleri kurma zorunluluğu getirir. Ancak bunların MKK ile ilişkisi, MKK’ya “politik/ideolojik olarak bağlı” olmakla tanımlanır. MKK’ya politikaların uygulanmasını sağlamak için müdahale etme hakkı kararlaştırılır, fakat müdahalenin araç ve biçimleri ile kapsamı ve sınırları belirlenmez.
Komünist kadınların örgütlenme biçimini somut olarak kararlaştırmak konusu, başka kimi sorunlarla birlikte, kadın özgürlük mücadelesinde politik, ideolojik ve örgütsel hattı belirlemek üzere bir komünist kadın konferansı yapılması kararına bağlanır. Konferansın 1 yıl içinde yapılması kararlaştırılır.
Önceki yıllar boyunca ayrışmalara konu olan 8 Mart’lar konusu ele alınır, geçmiş dönemde benimsenmiş olan kadın mitingi görüş açısı resmi bir karara dönüştürülür. Fiilen uygulanmakta olan, cinsel suçlarda kadın beyanını esas alma anlayışı tüzükte yer bularak hukuki güvence altına alınır.

4. Kongre Sonrası
Bütün komünist kadınların bir örgütsel işleyiş içinde örgütlenmesi fikri, 4. Kongre döneminde komünist kadınların gündeminde artık yerini bulmuş olsa da, bu örgütlenmenin nasıl olacağı henüz belirsizdir. Akla, gençlik bakımından denenmiş hazır bir araç olarak komsomol fikri gelse de bu, arayış ve ihtiyaçla buluşan bir araç değildir, bu tür bir araçla bütün komünist kadınların örgütlenmesi sorunu çözülemeyecektir, ayrıca bir illegal komünist kadın kitle örgütlenmesi olarak komsomol örgütlenmesi ise, hem gündemleşmiş olan ihtiyacın tam olarak yanıtı değildir, hem de bunun nesnel ve öznel koşulları hazır değildir. Kısacası, arayış ve istek ortaya çıkmış olmasına rağmen, fikir henüz somutluk kazanmamıştır.
Böylece, 4. Kongre kararlarıyla, sorunun ancak sınırlı bir kısmı çözülebilir.
Bu örgütlenme sistemi, daha sonraki süreçte uygulama iradesi sergilenememesi ve partinin genel gelişimindeki sorunlara bağlı olarak karşılıksız kalması bir yana, baştaki öngörü itibariyle de, niyetinin aksine, ancak, dolaysızca kadın çalışması yürütmekle sorumlu organlar kurulabildiği ölçüde kadın yönetimi ile ilgili alandaki kadın güçler arasında bir örgütsel ilişkinin kurulabilmesine elvermektedir. Planlama, sevk ve idare ve denetim işlevlerinin, yetkilerinin ve sorumluluklarının değişik organlara dağınıklığı, kadın özgürlük mücadelesinin görevlerinin kapsamlıca yönetilebilmesi ihtiyacının gerekleriyle sürtünür. Bir bakıma ayak bağı olur.
Merkezi Kadın Komitesi işletilir, fakat gerek partinin genel örgütlenmesinde yapılan değişikliklerin, gerekse de önceki dönemin görüş açısı ve alışkanlıklarının ufuk daraltmasının sonucu olarak, yönetim alanı, olduğu ölçüde fiili meşru mücadele cephesi ile ve büyük ölçüde de kadın kitle çalışması ile sınırlı kalır. Diğer alanlardaki duruma, müdahale bir yana, hakimiyet geliştiremez, bunu sorunlaştırmaz ve bilgisine de ulaşmaz. Partide merkezi kurullar içerisinde işbölümü, yine de bu çalışmanın kesimsel çalışma alanlarından biri oluşuna göre şekillenmiştir.
4. Kongre, merkezi kadın örgütlenmesinden başlayarak kadın örgütlenmesini komisyonlar sınırlılığından çıkarmıştır ama, hem bu örgütlenmeler komisyon ruh halinden, çalışma tarzından çıkamamış, hem de parti bu örgütlerin komisyondan ileri bir rol oynayacakları yolu açamamıştır. Kadın cephesi örgütlenmesi, bir yarı özerklik düzleminde takılı kalmış, aldığı kararları uygulama gücü oluşturacak mekanizmalar ve haklarla donatılamamıştır.
Öte yandan, yeni bir örgütlenmenin nasıl olacağını tartışması ve kararlaştırması beklenen konferans da, komünist öncünün o günkü örgütsel sorunları ve politik iddia kaybı tablosu altında, 5. Kongre örgütlenmesine dek, gerçekleştirilemez.
Bu dönemde, fiili meşru mücadele cephesinden kadın komünistler, komünist öncünün o dönemki politik iddia zayıflamasına eşlik eden belirli bir politik gerilemeye rağmen, özellikle ideolojik ve teorik bakımdan birikimini ilerletir. Cins bilinci gelişir. Bu cepheye özel olmak üzere, ancak bütün alanlarda bağlayıcı olacağı kurgulanan bir konferansla, cins çelişkisinin önemli teorik ve pratik sorunları ele almaya başlanır.
Tüm cephelerde kadın özgürlüğü hattının gelişmesi ve tek çatı altında birleşmesi için önemli bir birikim de yeraltı kanalından gelişir. 4. Kongrenin önemli sonuçlarından biri, yeraltı çalışmalarında, politik askeri mücadelede görev alan kadın komünistlerin de, 4. Kongre’nin kadın şafağı, kadın devrimi yaklaşımlarını güçlü biçimde sahiplenmesi ve kendi mücadele koşullarında cins bilincinin gelişimi ve kadın örgütlenmesinin arayışına girişmesidir.
Yeraltı çalışması, özel bir devrimci savaş hazırlığı döneminden geçmektedir. Bu dönemin koşulları, kadın kolektivizmine ve özgün bir kadın işleyişine, tecrit birimler halinde konumlanma koşullarından çok daha fazla imkan verir. 4. Kongre kararlarının yeraltında güçlü biçimde sahiplenilmesiyle birleşerek bu koşullar, yeraltı örgütlenmelerinden komünist kadınların da, ilk kez olarak, özgün kadın örgütlenmesi, cins bilinci gibi konulara kolektif biçimde yönelmesine imkan verir. Askeri Kadın Konferansı, bu cephede görev alan pek çok komünist kadronun katılımıyla, bu gelişimin en önemli dönüm noktasıdır. Konferans, birikimin açığa çıkarılması ve geliştirilmesi bakımından potansiyel gücü ve niteliği harekete geçirmiştir.
Yeraltı cephesinde, kadın özgürlüğü ve devrimini, partide kadro niteliği ve gelişiminde temel ölçütlerden biri olarak ele almada devrimci bir bilinç oluşturulur. Örgütsel yaşam ve çalışmada bireysel cins gelişim raporları sistemi yerleştirilir. Değişik konularda yöntem birliği sağlama, bir örgütsel sistem tanımlama ve işletmede, keza, alandaki komutanlaşma, önderleşme sürecinde kadın olmanın ve politik olmanın ayırdedici yanını öne çıkarmada ise yetersizlikler vardır. Merkezi Kadın Komitesi’nce yönetilme isteği bu alanda da ortaya çıkar. Değişik konularda Merkezi Kadın Komitesi’nin müdahale etmesi isteği ve beklentisi cisimleşmeye başlar.
Yeraltında da “kadın şafağı” yaklaşımının somutlaştırılmaya çalışılması, kadın örgütlenmesini sadece kadın kitleleri arasında özgün örgütlenme aracı olarak görmekten ve kadın özgürlük mücadelesiyle ilişkiyi de “demokratik kadın hareketini yedeklemek” olarak ele almaktan kopuşu mayalayan önemli dönemeçlerden biri olur.
Avrupa’da keza kadın konferansı örgütlenerek değişik sorunlar ele alınır. Erkek egemenliğinin daha güçlü olduğu bir alanda, konferans, kadın kitle çalışmasının ve örgütlenmesinin bağımsız bir araçla yapılmasını ve bunun somut hedef ve biçimlerini karar altına alarak, o güne kadarki düzey üzerinde ciddi bir sıçramanın temellerini oluşturur.
Bu tablo, her biri ayrı kanaldan olmak üzere, ancak 4. Kongre kararlarına dayalı olarak, komünist kadınların birikiminin ve bilincinin artışına işaret etmektedir.

Dönemin Özgül Sorunları
Öte yandan, bu gelişmeler, partinin örgütsel tablosunda merkezi düzeyde ciddi sorunların ortaya çıktığı bir dönemde yaşanmaktadır. Bu koşullar altında, önemli birkaç sonuç ortaya çıkar.
En önemli sonuç, komünist kadın konferansının örgütlenememesidir. Buna bağlı olarak da, örgütsel modelden başlayarak çözümü konferansa bırakılmış değişik sorunlar çözülemez ve birikmeye başlar. Örgütsel birlik sağlanamaz ve bu zeminde ideolojik birlik kapsamında da sorunlar ve zayıflıklar meydana gelmeye başlar.
Politik iddiada gerileme, dönemin önemli bir özelliğidir. Bir kısmı, yeni bir örgütsel adımın doğal sonucu olan içe dönmeyle, bir kısmı politik çalışma konusunda anlayış sorunlarının ortaya çıkmasıyla bağlı duraksamalar nedeniyle, kadınlar arasında kitle çalışması ve kitle bağları zayıflamaya başlar. Bu tablo altında kadın hareketi toplamı içerisinde de önceki pozisyondan geriye gidiş, belirli bir politik inisiyatif kaybı ortaya çıkmaya başlar.
Yeraltı cephesinde sağlanan bütün olumlu birikime rağmen, dönemin değişik sorunları, komünist öncünün politik askeri pratiğinin bütünde de en sınırlı zeminde kalmasına yol açtığı gibi, yeraltında ortaya çıkan cins bilinci sıçramasının kadın kurtuluşu eksenli politik askeri eylemler biçimindeki politik pratiklerde cisimleşememesine yol açar.
Politik bakımdan bu sonuçlar yaşanırken, örgütsel bakımdan da parçalı bir parti tablosu ve parçalı bir kadın tablosu açığa çıkmıştır. Her bir cephe kendi başına önemli gelişmeler sağlamakta, fakat aynı hatta buluşamamaktadır. Cepheler arasında belirli bir yabancılaşma ortaya çıkmış, güvensizlik ve önyargılar birikmiş, bu zeminde, gerçekte çok önemli olmayan, çok büyük de olmayan görüş ayrılıkları, yer yer erkek egemen kimi müdahalelerin etkisiyle önyargılar temelinde büyütülerek öne çıkmış, farklı cephelerde oluşan birikim birbirinin kuvveti haline gelememiştir.
İdeolojik sonuçlar bakımındansa, bu örgütsel tabloda, kadın devriminin ideolojikprogramatik çerçevesini geliştirmede de önemli bir yol alınamamış, daha önemlisi, çözülmesi gereken epeyce ideolojik konu, gündem, sorun birikmiştir.
Bu durum, partinin örgütsel tablosunun değişmesi, merkezi irade birliği konusunda çeşitli engellerin ortadan kalkmasıyla değişmeye başlar.
Kadına yönelik şiddete karşı kapsamlı bir politik kampanyadan başlayarak kadın kitleleri içerisinde çalışmada tutukluk tablosu aşılmaya başlanır. Gezi-Haziran isyanı ve Rojava devrimi, bu temelde gerek kadın özgürlük mücadelesinde gerekse genel kitle mücadelesinde yeni bir yükseliş döneminin ortaya çıkışı, komünist kadınların Rojava Devrimi’ne askeri katılım dahil bu dönemin bütün önemli gelişmelerinde kendilerini ortaya koyuşu, her cephede ayrı bir kanaldan da olsa ortaya çıkmış olan teorik, ideolojik birikim, politik ve örgütsel önderlik deneyimi, siyasal önderler ve askeri komutanlar yetiştirme pratiği, bu temelde sağlanmış kadrolaşma düzeyi, yeni bir gelişim döneminin zemini olur.

1. Komünist Kadın Konferansı, Örgütsel Birlik: KKÖ Kuruluyor
1. Konferansın toplanışına, alanlar arasında ciddi bir yabancılaşmayla girilir. Fakat, hem görüş açısının, hem de irade birliğinin, beklenenden çok daha yüksek olduğu, görüş ayrılıklarının, farklı mücadele cephelerinin getirdiği doğal şekillenme farklılıkları ile, partinin özel döneminin ortaya çıkardığı temelsiz güvensizliklerden ibaret olduğu kısa sürede açığa çıkar.
Bütün cephelerden kadın komünistlerin gündeminin odak noktasında iki sorun durmaktadır; biri, kadın kitleleri içerisinde örgütlenmede kendi durumunu değiştirme sorunu, diğeri örgütlenme modelidir. Bunun yanı sıra, hem güncel-politik konular ve kadınlar arasında örgütlenmeyi geliştirmenin sorunları, hem de, biri, önceki dönemde yeterli genişlikte bir iç tartışma yapamamış ve kesimsel ve yöntemsiz biçimde ele almış olmaktan kaynaklı olarak baki kalan, yeni ve güncel bir gündem olmayan “ev içi emek” sorunu olmak üzere, kadın devriminin kapsamı, somut içeriği, stratejisi, heteroseksizme karşı mücadelede ideolojik ve teorik hattın belirlenmesi, seks endüstrisinin değerlendirilmesi ve seks işçiliği gibi önemli teorik ve ideolojik konular gündemleşir.
1. Konferans, güncel politik gelişim sorunlarını ele alır. Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede kadın özsavunmasının büyütülmesi dahil değişik yaklaşımlar belirler. Birleşik kadın hareketini geliştirmenin sorunlarını tartışır, perspektifler oluşturur. Teorik-ideolojik sorunların önemli bir kısmını tartışmaya hazır değildir, bu konuları, somut bir yöntem belirleyerek, bir sonraki konferansa bırakır.
Böylece 1. Komünist Kadın Konferansı, “genelde kadınları toplumsal devrimde örgütlü, kolektif özne haline getirme, özelde de komünist kadınları, cins itibariyle ‘birey özneler’ olarak girdikleri devrimci savaşımda parti içinde örgütlü bir irade olarak, kolektif özne olarak konumlandırma sorunu”na kilitlenmiştir. Bu kolektif özneleşme yöneliminin iki temel ayağından birincisi, kadın kitleleriyle buluşma, “kadın kitlelerini kadın devrimi çizgisine kazanarak özneleştirme, kadın önderleşmesini kitleler içinde önderleşme olarak kavrama, kadın devrimini bir siyasal hareket olarak kurma, ideolojik aydınlanma ve siyasal deneylerini siyasal atılımla buluşturma” olarak tanımlanır. Diğeri, “bizzat komünist kadınların kendilerini örgütleme ve önderlik sorunlarını ele alış tarzı” kapsamında “örgütlenme modeli ve özerklik, kadın önderleşmesi-kadın komutanlaşması ve 21. yüzyılda kadın devriminin stratejisini oluşturma yönelimi ve tartışmaları, kolektif iradeleşme ve özneleşmede daha ileri bir siyasi, örgütsel, ideolojik ve teorik zemin arayışı” olarak ifade bulur. (1. Komünist Kadın Konferansı Belgeleri)
Tartışmaların ardından, Komünist Kadın Örgütü’nün kurulmasına, örgütsel biçimin, işleyişin ve tüzüğünün ana çerçevesine karar verilir.
O dönemde komünist basında konu şöyle ele alınır:
“Konferansın yoğunlaştığı birinci mesele, siyasi süreklilik, kadın kitleleriyle siyasi ve örgütsel olarak buluşma göreviyse, ikinci mesele de bu sürece hangi örgütsel biçim altında kesintisizce önderlik edilebileceği, yani örgütsel süreklilik sorunudur.
KKÖ’nün örgütsel mantığı, basitçe “kadın çalışması” alanının yönetilmesine, kotarılmasına odaklanan değil, partide kadın aklının ve eyleminin örgütsel, siyasal, ideolojik bakımlardan yönetilmesine, kadın eyleminin bu mücadele alanları toplamı içerisinde yükseltilmesine, kadın devrimini, merkeze kadın kitlelerini mücadeleye kazanmanın durduğu etkin bir siyasal hareket olarak şekillendirme çabaları içinde bir yandan da onun örgütsel yapısını ve önderliğini oluşturmaya odaklanan örgüt anlayışıdır.” (Partinin Sesi, Sayı:85, Ağustos-Eylül 2015, “1. Komünist Kadın Konferansı’nın Ruhuyla KKÖ’yü Yükseltelim!”)
O güne dek, örgüt siyaset bütünlüğü, yani siyasetin sürekliliği için örgütsel süreklilik, örgütsel süreklilik için de kesintisiz siyasi eylem ilişkisi, komünist kadın hareketinin tarihi içinde, dönem dönem iki halkadan birinden ya da her ikisinden koparak kadın özgürlük mücadelesi cephesinde parti çalışmalarının gerilemesine yol açagelmiştir. Esasen kadın kitle cephesi parçasından bütünü dönüştürme, yönetme, şekillendirme çabaları, kendi örgütsel biçiminin doğal sınırlarına takılır, öz ile biçim, siyasi/ideolojik muhteva ile örgütsel şekil arasındaki çelişki, kadın komünistlerin bu yönlü çabalarının nesnel sınırlarından biri haline gelir. Örgüt-siyaset bütünlüğünü kurma konusuyla doğru ilişkileniş, bu cephede oluşan ideolojik birikimi maddileştirmenin esas yoludur. KKÖ bu örgüt-siyaset bütünlüğünü kurma arayışına yanıttır.
1. Konferansla benimsenen örgütlenme modelinin, öncekilerden temel farklılıkları şöyle özetlenebilir. Birincisi, sadece kadınlar arasında kitle çalışması yürüten alanların değil, yeraltından yerüstüne, Kürdistan’dan Avrupa’ya, basın yayından politik askeri mücadele cephelerine dek tüm alanlardan komünist kadınların örgütüdür. İkincisi, bunun bir sonucu olarak, bütün cepheleri yöneten bir kadın aklı ve önderliği anlayışına dayanır. Üçüncüsü, yeni örgütlenme modelinin dayandığı örgütlerin niteliğidir. Bu modele göre, kadın önderliği ile bütün alt komiteler arasında, keza kadın komiteleri ile aynı düzlemdeki parti örgütleri arasında haklar ve yetkiler çerçevelenmiş, kadın örgütleri örgütsel olarak parti örgütlerine bağlı, Merkezi Kadın Komitesi ile ise işlev temelinde ilişkili bir tablodan çıkmış, doğrudan merkezi kadın önderliğine bağlanmıştır. Dördüncüsü, örgütsel hiyerarşinin biçimidir. Bu sisteme göre, tek tek alanlarda kadın komiteleri kurulamasa bile, bütün kadın komünistlerin komünist kadın örgütünce yönetileceği biçimler saptanır.
Komünist kadınlar ilk kez, sadece kadınlar arasında kitle çalışması ve sadece Bakur-Türkiye zemininde değil, yeraltından ve yerüstünden, basından ve özel görev örgütlerinden, kısacası bütün mücadele cephelerinden komünist kadınların örgütsel birliğinin sağlandığı, merkezi kadın komitesinin bütün cepheleri yönetecek şekilde kurgulandığı ve Kadın Önderliği adını aldığı, alt komitelerin kadın önderliğiyle ve parti örgütleriyle, kadın komünistlerin kadın örgütü ve parti ile ilişkilerinin, değişik konularda parti ve kadın örgütü arasında, parti merkez komitesi ile kadın önderliği arasında, parti organları ile kadın organları arasında yetki dağılımının çerçevelendiği bir model içinde örgütlenir.
Sonraki yıllar, Komünist Kadın Örgütü’nü, ateş altında, kesintisiz savaşım, gözaltı, tutuklama terörü ve ölümsüzlüğe yürüyen yoldaşlarla inşa dönemidir.
İnşa dönemi, bütün güçlüklere rağmen başarılı biçimde gerçekleştirilir. Hem merkezi kadın önderliği, hem de kadın kitle cephesinde kadro sürekliliği, ilk kez olarak iki kongre arası dönemde sürekli biçimde korunmuş ve kesintiye uğramadan işletilmiş olur. Bu dönemde, örgütsel modelin temellerinin başarısı açığa çıkar. Keza, teorik ve ideolojik birliğin sorunlarını çözmek için saptanmış olan biçimler, planlandığı şekilde hayata geçirilir. Kadın önderliği, kararların iradesi olmayı başarır.
Bununla birlikte, modeli pratikte inşa etme çabasına girilmiş olması üzerinde, ileriye gidişin yeni sorunları ortaya çıkar. Örgütsel modelin, bir eş-örgütlenme sistemi olarak geliştirilmesi, örgütsel hak ve yetkilerin daha çerçeveli biçimde düzenlenmesi, işleyiş sisteminde tüzük boşluklarından ortaya çıkan değişik pürüzlerin giderilmesi gibi konuların görüşülmesi ihtiyacı doğar.
Ayrıca, kadın kitleleri içerisinde örgütlenmeyi geliştirme konusunda bu dönemde hedeflenen ölçüde yol alınamamış, 20 Temmuz 2015’te Suruç katliamı, 7 Haziran seçimleri kazanımlarının gaspı ve Kürdistan’da sömürgeci savaşın tırmanışıyla başlayan ideolojik siyasi tasfiyeci saldırılar temelinde faşist şeflik rejiminin kurumlaştırılması dönemi, kitle mücadelesini ciddi biçimde etkilemiş ve kitlelerin geriye çekilişine neden olmuş, bu koşullar altında, örgütsel modelin daha güçlü biçimde işletilmesine zemin oluşturacak düzeyde bir kadro gücü sağlanamamıştır.

2. Konferans: İdeolojik Birliğin Gelişmesi Ve Program Değişiklikleri
Örgüsel sürekliliğin başlı başına göstergesi olan 2. Konferans, esasen ideolojik-teorik sorunlara kilitlenir. “İdeolojik birlik” bu dönemin esas meselesidir. Program konuları ve örgütsel modelin 5 yılın deneyimle baştan aşağı gözden geçirilmesi, 2. Konferansın ana konusudur.
Program konuları bakımından, parti programında cins çelişkisine başlı başına bölüm açılması, burada, “ataerki ile kapitalizmin çelişkili birliği” kavramlaştırması, kadın cinsinin özel mülkiyetle ilişkisi ve tasfiyesindeki rolü, proletarya ve kadın cinsinin ilişkisi gibi temel konularda kapsamlı program değişiklikleri yapılır. Aynı zamanda, antiemperyalist demokratik devrim programında, adından başlayarak (“Antiemperyalist Antisömürgeci Cins Özgürlükçü Demokratik Devrim Programı”), devlet ve hukuk sisteminin düzenlenişi ve kadın cinsinin Halk Cumhuriyetleri Birliği’nin devlet ve hukuk sistemindeki somut iktidar biçiminin çerçevelenmesi, kadın işçilerin özgün talep ve sorunları, ev içi emeğin ve genelde kadın emeğinin düzenlenişi, seks endüstrisi, evlilik ve nikah konusu, heteroseksizmin tasfiyesi gibi konularda önemli ve kapsamlı değişiklikler yapılır.
Örgütlenme modelini yetkinleştirici tartışmalar temelinde, kadın örgütü ve parti tüzüğü gözden geçirilir ve yenilenir.
Cinsel suçlarla ilgili yeni düzenlemeler yapılır. 6. Kongre’de onaylanan değişikliklerle, parti tüzüğünden ayrılarak Kadın Önderliği’nin yetkisi altındaki yönetmeliklerce düzenlenmesi kararlaştırılır. Erkek aleyhine eşitsiz hukuk anlayışına dayalı mevcut anlayışlar temelinde, cinsel suçlar yönetmeliğinin ana hatları konferansta belirlenir.
Keza, konferans önerisiyle ve 6. Kongre’nin onayıyla, partide de Eş Genel Başkanlık sistemine geçilir.
2. Konferans’ın değil ancak 6. Kongre’nin önerisi ve kararı olarak, önceki dönemden, tüzüğün yetkinleştirilmesinden öteye, özsel olarak önemli bir değişiklik daha yapılır ve kadın örgütüne, daha önceki dönemde sağlanan politik ve örgütsel özerkliğin yanı sıra, ideolojik ve teorik özerklik tanınır.

3. Komünist Kadın Konferansı: Politik Atılım İçin
Kararlar, partide genel olarak ciddi biçimde benimsenir ve sahiplenilir. Esasta komünist öncü, bir gövde olarak, bu değişikliklere önceki yıllardaki birikimi temelinde hazırdır.
Ne var ki dönem, ideolojik birliğin, birleştirici öğelerde sağlanmış (program, örgüt yapısı, temel ilke ve anlayışlar) olmasına karşın pratikte tam olarak başarılamadığı, sancılı bir dönem olmuştur. Bunu koşullayan temel etmen, ideolojik siyasi tasfiyecilik saldırısı altında, hem örgütsel işleyişi kesintiye uğratan, hem de politik bir atılımın koşullarını sınırlayan bir zeminde, ideoloji ile politika arasında bir somutluk köprüsü kuramama, buna bağlı, kendi politikaları ve politik hattı zemininde bir güç olamadıkça, bir politik iddia kaybının açığa çıkışıdır. Bu durum, faşist şeflik rejiminin, kadın özgürlük çizgisini özel olarak hedef alan saldırılarınca ağırlaştırılır.
3. Komünist kadın konferansı, hem bu dönemin birikmiş sorunlarına yön açıcı bir yanıt, ideoloji ve politika arasında köprü kurma ve irade birliğini güçlendirmenin zemini olur.

Yüzünü Geleceğe Dönmek
Komünist öncü, kadın özgürlük mücadelesinde, değişim, dönüşüm ve kendi özgün yolunu açma kuvveti ve yeteneğini bütün dönem boyunca açığa çıkardı.
Örgütsel olarak, kadın kurullarından kadın komisyonlarına, kadın komitelerinden örgütsel birliğe ve kadın örgütüne gelişti.
Kadro politikasında pozitif ayrımcılıktan kotaya ve eştemsiliyet anlayışına, oradan eş örgütlenme sistemine yürüdü.
Teori ve programda, demokratik kadın hareketini yedekleme ve kadınları partiye kazanmak için özel araçlar ve gündemlerle politika yapmaktan, kadın devrimi anlayışına doğru gelişti.
Bu kendi devrimci yolunu arama, keşfetme, açma; kendi birikimine basarak, devrimci olanı ilerleterek ve günün devrimci ölçüleriyle buluşmayandan koparak ilerleme pratiği, onun devrimci tutkusunun, devrimci kuvvetinin önemli bir göstergesidir.

*Elimize posta yoluyla ulaşan Özgür Kadın’ın Kasım 2014 tarihli 5. sayısında yayınlanan “Komünist Kadın Hareketinin 30 Yılı” başlıklı yazıyı, konu hakkında kaynak değeri taşıması nedeniyle yayınlıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir