Binlerce yıllık kadın cinsin sömürüsü kadar, ataerkine karşı direniş ve baş kaldırılardan oluşan uzun bir mücadele tarihimiz var. Kapitalizm öncesi sınıflı toplumlarda, kadın isyan ve direniş örneklerinde ağırlıklı tek tek kadınlara, hatta Jean d’Arc gibi kadın kimliğini gizleyip, erkek kılığına girerek savaşan, kendini kabul ettiren kadın kahramanlara tanık oluruz.
Gelinen aşamada kadınlar Türkiye’den İran/Rojhilat ve Rojava’ya, Polonya’dan Latin Amerika’ya, ABD’den Hindistan’a toplumsal bir kuvvete dönüşmüş bulunuyor. Kenarda köşede, ev “hapsinde” değil, siyasetin merkezine doğru yürüyüşün adımlarını ısrarla atıyor. Emperyalist küreselleşme dönemiyle keskinleşen cins çelişkisiyle artan ataerkil şiddete, kadın katliamlarına direniyor, örgütleniyor ve savaşıyor. Kadın hareketinin parçalı yapısına karşın, tüm direniş ve mücadele örnekleri, kadın özgürlük mücadelemizin tarihsel birikiminin dolaysız ve dolaylı sonuçları olarak, toplumsal olarak da değişimin itici gücüne dönüşmüş bulunuyor.
Mücadele ve bedel ödeye ödeye varlık hakkını kazanan, toplumsal mücadelenin de odağına dönüşen kadın hareketi içerisinde değişik akımların varlık nedenini, kadın kurtuluş programı anlayış ve yaklaşım farklılıkları oluşturuyor. Hareketin tek tek bileşenlerinin ilişkiler sitemini biçimlendiren, politik eyleminin niteliğini belirleyen de programatik görüş farklılıklarıdır. Kadın hareketinde kümelenmeler üç kadın kurtuluş programı etrafında oluşmakta. Feminist kadın hareketinin öncülük ettiği evrimci program ve komünist kadın hareketinin öncülük ettiği devrimci program ve emekçi sol hareketin kimi bileşenlerinin kadın kurtuluşunu devrim sonrasına havale eden programsız programları.
Kadın kurtuluş programlarının tek tek içerik ve ayrım noktalarını Sema Duru Boran “Kadın Devrimi” yazısıyla dergimizin 20. sayısında ayrıntılarıyla ele alıyor. Geride kalan dönemde, evrimci programın nicel durumu ve bileşenlerinin, LGBTİ+ hareketi ile ilişkiler düzleminde politik yaklaşımında kimi farklılıklar olsa da nitel durumunda, özelde de konumuz bağlamında programında bir değişiklik bulunmuyor. Bu nedenle kendimizi kadın kurtuluşunun devrimci programı olan kadın devrimi programının incelenmesiyle sınırlayacağız.
30 yıllık mücadele birikimini geride bırakan ve özerk örgütsel varlık hakkını kazanan komünist kadınların, teorik, ideolojik ve politik birikimi dolaysızca kadın devrimi programında somutlanmıştır. Kadın devrimi programı akademik, teorik bir tartışma değil, kadın kurtuluşunun stratejik hedefleri, ittifak politikası, ilişkiler sistemi, taktik politikası ve güçleri, özerk yapısı ve toplumsal devrimle kesişim ekseni ile canlı ve işleyen, bugünden uygulanan bir yapıdır. Kadın kurtuluşunun güncel ve gelecek güvencesidir. Program, antifaşist, antiemperyalist, antisömürgeci, cins özgürlükçü demokratik devrimin bileşeni ve serüveni komünizme kadar sürecek Kadın Devriminin ideolojik, politik, örgütsel ve bilimsel temelleridir. Kadın kurtuluşunun hukuksal dayanaklar ve denetim organları ve mekanizmalarıyla inşasıdır.
Toplumsal İlişkilerde Cinsiyet ve Sınıf
Kadın devrimi programının temelleri Marksist bilimin ilk kuruluş yıllarında atılmıştır. Kadın cinsin erkek cinsi tarafından tahakküm altına alınması ve köleleştirilmesinin, özel mülkiyetin doğuşuyla birlikte tarih sahnesine çıkan ilk sınıf çatışması olduğu, Engels’in katkılarıyla o günlerde tespit edilmiştir. Ardından Clara Zetkin, August Bebel, Inessa Armand ve Aleksandra Kollontai gibi öne çıkan komünistler, kadın devrimini hem teorik hem de pratik olarak geliştirmiştir.
Kadınlar, politik mücadelede yer alırken tüm kesimlerde olduğu gibi sınıfsal farklılıklar taşırlar. Özel mülkiyetle köleleştirilen kadınlar, içinde bulundukları toplumsal yapının özellikleriyle kaynaşır. Özel mülkiyete sahip olan kadın cinsin burjuva sınıfa mensup kesimleri, başlangıçta mülkiyet hakkına sahip olmadığı için kısmen farklılıklar gösterse de mülkiyet haklarının yasal bakımdan kazanılmasıyla birlikte, mülkiyet ve sınıfsal ilişkilerde burjuva erkekten farklı davranmaz. Burjuva kadın kendi cinsine yabancılaşarak, erkek egemen sermaye düzeninin parçasına dönüşür. Burjuva bir kadının mülk sahibi olması cins olarak ezilmesini ortadan kaldırmasa da, sınıf ayrıcalıklarına dayanarak cins kazanımları elde etmesi pekala mümkün. Uluslararası tekellerin yönetim kurullarında kotadan miras hukukuna elde edilen kazanımları örnek verilebilir. Sınıf ayrıcalıkları, özel mülkiyetle bu ilişki biçimi, burjuva kadın-burjuva erkek çelişkisini antagonist olmaktan çıkaracak denli güçlüdür. Burjuva kadınların, mevcut ataerkil kapitalist düzeninin yıkımından çıkarı olmadığı gibi sınıf ortaklarıyla sömürü düzeninin sürmesini savunur. Buna karşın düzen içi reform mücadelesiyle, en başta kendi sınıfından kadınların kazanımlarının alanını genişletmeye çalışırlar. Seçme ve seçilme hakkı veya siyaset yapma hakkı bütün kadınlar için önemli kazanımlarken, bir servet karşılığında özel kliniklerde estetik yaptırma “olanağı” emekçi kadınlar için hiçbir anlam ifade etmez.
Kapitalizminde temel hak ve özgürlüklerin kazanılması sonrası, farklı sınıflara mensup kadınların ortak çıkarları azalmıştır. Aynı denklem emperyalist ve mali sömürge ülkelerdeki kadınlar için de geçerlidir. Ülkeler ve bölgesel ekonomik eşitsizlikler, burjuva iktidarların yapısı ve toplumsal farklılıklar dünya kadın hareketine farklı tartışma ve ayrışmalar olarak yansır, önceliklerini değiştirir. Buna karşın emperyalist küreselleşme, teknoloji ve iletişim alanında yaşanan gelişmeler kadın özgürlük mücadelesinin politik etkileşim ve kimi gündemler etrafında birleşik hareket imkanlarını, olanaklarını genişletmiş, #MeToo hareketi, kadın grevi bu zeminde gelişmiştir.
Burjuva kadınlardan farklı olarak, ezilen, emekçi kadınlar hem cinsel hem de sınıfsal yani çifte sömürü ve baskıya maruz kalmaktadır. Erkek egemenliği, erkeğin ekonomik ve siyasi iktidarı, burjuva egemenliğinin kurumlarındaki maddi toplumsal varoluşu; kadının cinsel baskı ve sömürüsünün tüm biçimlerinde, ev dışı ve ev eksenli ücretli köleliğinde, ev içi ve ev dışı ücretsiz köleliğinde, mülkleştirilmesinde ve metalaştırılmasında cisimleşir. Bunun kadına yansımaları, ev içi emeğinin erkek egemenliği, burjuvazi ve tek tek erkekler tarafından sömürülmesi; kadının bedeninin tek tek erkekler ve sermaye tarafından mülk edinilmesi; kadın bedeni ve cinsel faaliyetinin metalaştırılması ve sermaye yatırım alanı olarak değerlendirilmesi, kadın emeğinin toplumsal üretimde ucuz işgücü olarak sömürülmesi olur. Kadın emeği, bedeni üzerindeki baskı ve cinsel sömürü zor yoluyla sürdürülür. Erkek egemenliğinin bugün yaşadığı krizin temel nedeni de kadın özgürlük mücadelesinin gelişim ve birikimine bağlı olarak, bu ilişki biçimini eskisi gibi sürdüremiyor oluşudur.
Ezen ve ezilen erkeklerin cins ve sınıf ilişkilerindeki durumu, egemenlik ilişkileri de birbirinden farklıdır. Egemen sınıftan erkekler hem cinsel hem de sınıfsal olarak egemen ve her türlü sömürü ve köleleştirmenin sorumlusudur. Ezilen sınıftan erkekler ise, cins olarak ezen, ancak sınıfsal olarak ezilen konumundadır. İşçi sınıfından erkekler cins ayrıcalıklarına sahip olmalarına karşın, ezen cinsin ayrıcalıkları, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin sürmesinden çıkarı olacak biçimde, mülkiyet üzerinde tasarruf hakkına sahip değildirler.
“Cins ayrıcalıkları, ezen cinsin proletaryası ile burjuvaları arasındaki çelişkiyi antagonist çelişki olmaktan çıkarmaz. Bu nedenle, cins ayrışması içindeki işçi sınıfının her iki kesimi de özel mülkiyete karşı rol oynayabilir. Ezilen cins konumundaki kadınlara ise, hem üretim, hem kişisel tüketim araçları/maddeleri üzerindeki özel mülkiyetin tüm maddi zemininin ortadan kalkışına dek kurtuluşunu sağlayamayacağı nesnel gerçekliğinden dolayı, toplumsal devrimde özel bir rol yüklenir.”[1]
Kadın devrimi, erkek egemenliğinin ortadan kaldırılması, onun en temel maddi toplumsal dayanaklarının yıkılması, parçalanmasıdır. Bu da, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ve buna dayalı siyasi-ekonomik kurumsal yapının ortadan kaldırılmasıdır. Erkek egemenliğinin maddi dayanaklarının tasfiyesi ve kurumsal yapısının ortadan kaldırılması, burjuva devletin parçalanması ve üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin tasfiyesi anlamına gelmektedir. Bu niteliği ile kadın devrimi, sosyalizmi hedefleyen toplumsal devrimle, sosyalizmle kesişecektir ve onun asli bir unsuru olarak şekillenecektir.
Cins ve sınıf farklılıkları, ayrımları kadın cinsi ile erkek cinsini olduğu gibi, burjuvazi ve proletaryayı da bir yandan siyasal olarak böler, bir yandan da siyasal birleşmelere zorlar. “Bu durum özel mülkiyetin tasfiyesi zorunluluğu karşısında, proleter erkeğin kaderi ile, cinsel baskı altında tuttuğu kadın cinsin özgürlük mücadelesini gerek sınıf birliği zemininde gerekse bir ittifak kuvveti olarak ortaklaştırır. Kadın cinsi, toplumsal devrim içinde, hem bu toplumsal devrimden çıkarı olan sınıf ve tabakaların bileşeni olarak o sınıflar adına; hem de cins olarak bu devrimden çıkarı olan kendi başına bir toplumsal dinamik olarak, cinsi adına konumlanır. Ezilen cins ile ezilen sınıfın ilişkisi, ittifak ve içindelik biçiminde, ikili bir karakter taşır. Cins mücadelesi bu ittifakın içerisinde ideolojik ve politik mücadeleler biçiminde sürer.” [2]
Feminist hareket, değişik nüanslarla birlikte, komünist kadınlara sıklıkla “tüm kadınları kız kardeş olarak görmeme”, “erkeklerle iş birliği yapma”kla suçlaması yöneltir. Doğrudur, komünist kadınların kurtuluş programı sınıfsal olarak burjuva kadınları düşman saymakta ve sınıfsal olarak ezilen erkekle yani proleter erkekle ittifak kurmaktadır. Yine kadın devrimi programı LGBTİ+’ları ittifak kuvveti olarak görmekte, dolayısıyla erkek egemenliğinin yıkımını, özel mülkiyetin tasfiyesini getirecek toplumsal devrimden çıkarı olan tüm kesimlerle ortak yürümeyi içermektedir. Komünist kadın hareketinin stratejisi ve ittifak politikası kadın devrimi programı ile bağlıdır.
Kadın Devrimi ile Sosyalist Devrimin Zorunlu Birliği
Kadın devrimi programının ayırt edici yanı, kadın özgürlük mücadelesini ikincil, yedek pozisyondan çıkararak, ayrı fakat içkin, sosyalist devrimin bileşeni olarak; sosyalist devrimi ise kadın devriminin vazgeçilmez bileşeni olarak tanımlamasıdır.
Toplumsal devrimle, sosyalizmle binlerce yıla dayanan cins ayrımının nesnel zemininin bir çırpıda ortadan kalmayacağı tarihsel deneylerle de sabittir. Bu durumun pek çok boyutuyla sınandığı saha SSCB olmuştur. Ekim Devrimiyle kadınlar lehine dünyada o güne dek görülmeyen ve kısmen bugün de aşılamayan pek çok kazanım sağlamıştır. Kadınları toplumsal üretime katma çabaları, en gerici bölgelere dek uzanan, büyük fedakarlıkla yürütülen geniş çaplı kadın aydınlatma seferberliği, aile ve miras hukukunda değişiklikler, çocuk bakımı ve ev işlerinin toplumsallaştırılması ilk akla gelen örnekler. Buna karşın NEP süreci ile başlayan gerilemeler ve 1930 yılında 16. Kongre’de Jenotyeller’in tasfiyesi giderek kazanılan mevzilerden geriye düşüşü ve savaş koşullarında “kahraman anne” ünvanı gibi uygulamaları ortaya çıkarmış ve fiilen kadınlar tekrar evsel köleliğe doğru itilmiştir. Kadın devriminin serüveninin komünizme dek sürdürülmesi, erkek egemenliğinin dayanağı ve kendisini yeniden üretme zemini olacak kurumsal yapıların ortadan kaldırılmasının olanaklarının örgütlenmesi ve güvencelenmesiyle doğrudan ilgilidir.
“Yeni toplum, öyle bir üretkenlik düzeyine ulaşmalıdır ki, hem soyun yeniden üretimi kapsamındaki işlevler (ev işleri, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı vb.) tümüyle toplumsallaştırılabilsin, hem de aile eksenli kişisel birikimin sürmesinin temeli olan, kişisel tüketim maddeleri üzerindeki özel mülkiyet de tümüyle ortadan kaldırılabilsin”.[3]
Erkek egemen kapitalist düzen zora dayalı olarak varlığını sürdürmektedir. Erkek egemen yapısını kadın cinsine, sınıfsal olarak iktidar yapısını ise işçi, emekçi ve ezilenlere baskı ve zor kullanarak korumaktadır. Hiçbir toplumsal devrim, egemen olanın zor araçlarına zor araçlarıyla yanıt vermeden başarılamaz. Devrim sonrası da devrime yönelecek olası karşıdevrimci eylem ve saldırıları yine zor araçlarıyla yanıtlamak zorunludur.
Toplumsal devrimin oluşturucu bileşeni kadın devrimi de zor araçlarının kullanımını şart koşmaktadır. Kadın devrimi ile zor araçlarının ilişkisi somut hedeflerle geliştirilmek zorundadır. Erkek egemen baskı, şiddet ve sömürüsü karşısında savunma pozisyonuna itilen kadınların, bu geri konumdan çıkarak kadın devrimine ilerleyişi somut araçlarıyla, savaşın nitelik ve karakteriyle uyumlu pozisyon almalarını koşullamaktadır. Kadının zor araçlarıyla ilişkisi devrimci mücadelenin bütününde, burjuva devlet aygıtı ve tek tek erkeklerin dolaysızca kadına yönelen erkek egemen şiddeti ve baskılarına karşı mücadelesi içinde de geliştirilmelidir. Zor araçlarının kullanımını erkeğin tekelinde gören, kadın katillerine karşı özsavunmasını kullanan kadınları “haklı”, “haksız” değerlendirmelerine tabi kılan, kadına sürekli biçimde savunma pozisyonunda kalmayı salık veren erkek egemen, gerici ideolojik hegemonya parçalanmalıdır. Kadın hareketinin, toplumsal cinsiyet rollerini ortadan kaldırması, savunma pozisyonundan çıkışı zor araçları ile kuracağı ilişkiye bağlıdır.
Emperyalist Küreselleşme Ve Erkek Egemenliğinin Krizi
Kapitalist sömürü düzeni ve onun baskı aygıtları patriyarka ile iç içe geçmiş, adeta kaynaşmış durumdadır. Kapitalizmin toplumsal cinsiyet ayrımı kapsamındaki temel çelişkisi, üretimin toplumsal karakteri ile mülkiyetin özel karakteri arasındaki çelişkidir. Kadın bir yandan üretici, tüketici ve meta olarak toplumsal yaşamın içine itilir, diğer yandan sürekli toplumsal yaşamın dışına, evin içine, evsel köleliğe itilir. Burjuvazinin kadının eve bağımlı konumunu süreklileştirme, güçlendirme adımları ve iş gücü, beden sömürüsü için evin dışına çekme adımları ona rağmen erkek egemenliğini ortadan kaldırmanın nesnel ve öznel koşullarını hazırlar, güçlendirir.
Emperyalist küreselleşme sürecinin kadın özgürlük mücadelesinde ortaya çıkardığı olanaklar şu biçimde tanımlanmaktadır:
“Kadını toplumsal yaşamın içine çeken üretimin toplumsal karakteri ile eve bağımlı konumunu pekiştiren mülkiyetin özel karakteri arasındaki çelişkinin derinleşmesine bağlı olarak cins çelişkisi keskinleşmiş, bu durum kadın cinsin ayaklanmasının ve kadın devriminin nesnel zeminini oluşturmuştur. Kadının ucuz işgücü olarak sömürüsü katmerlenmiş, kadın işçiler nicelik olarak büyümüş, cinsiyetçi sömürü ile artıdeğer sömürüsü arasındaki ilişki pekişmiş, sermaye üretimi ev eksenli güvencesiz sömürü temelinde ev içine taşınarak evsel kölelikle kaynaşmış, seks endüstrisi küreselleşmiştir. Bu zeminde, 21. yüzyıl, bir kadın devrimleri çağı olarak başlamıştır.” [4]
Erkek egemen faşist burjuva hükümetler, burjuva iktidarlar ailenin çözülüşündeki hızlanmayı engellemek üzere çeşitli alanları metalaştırma yoluyla toplumsallaştırma hamlelerini yapamaz ve bu temelde kadın kazanımlarını taşıyamaz hale gelmiş, cins çelişkisi, kadın emeği ve bedeni sömürüsü daha fazla derinleşmiştir. Ekonomik kriz koşulları, bölgesel savaşların dünya ekonomileri üzerindeki etkileri, aile yapılarının çözülüşünü hızlandırmıştır.
Kadın hareketi ise, dinamik ve canlı biçimde sokağı tutmuş, direniş gücünü korumuştur. #MeToo hareketinin çeşitli biçimlerle yaygınlaşması, kitlesel 8 Mart’lar, 25 Kasım’lar bunun maddileştiği sahalar olmuştur. Buna karşın, kadın hareketinin en önemli mücadele araçlarından ve kazanımlarından biri olarak gelişen kadın grevi dalgasında dünya çapında geri çekilme yaşanmış ve dünya ölçeğinde kadın hareketinde birikmiş tıkanma unsurlarının dışa vurumuyla hareket içinde ayrışmalar da ortaya çıkmıştır. Avrupa, Latin Amerika, ABD’de görünür biçimde yaşanan dağılma ve bölünmeler yansımıştır.
Türkiye’de faşist şeflik rejiminin, politik islamcı restorasyonla, erkek egemenliğinin krizine de çare olma arayışlarına karşın, kadın hareketi antifaşist hareketin önemli potansiyel gücünü oluşturmayı, saldırılar karşısında dinamik bir kuvvet olarak sokağı tutma ısrarını sürdürmekte. Hareketin zaafı olan savunma pozisyonunun ötesine geçememe sorunu hala varlığını korumaktadır. Kürdistan’da sömürgeci işgal ve imha savaşıyla, Rojava kadın devrimi başta gelmek üzere kadın kazanımlarına dönük saldırılara karşı direniş, savaşım sürmekte.
Faşist şeflik rejiminin saldırısının çapı ve stratejik niteliği, kadın hareketinin aktif savunma pozisyonunu güçlendirmesini ve kadın özgürlük mücadelesinin ittifaklarını genişletmesini zorunlu kılmaktadır.
Cins Özgürlükçü Toplumun Kurucu Adımları
Kadın devrimi programı, cins özgürlükçü bir toplumun kuruluş ilkelerini, örgütsel ve toplumsal kurumlarını, yeni ihtiyaçlarla bağlı olarak geliştirilmeye açık olarak bugünden somutlamakta, temellerini oluşturmaktadır. Kadın devrimi programını çözüm gücü kılan da bu yanıdır. Kadın kurtuluşunu devrim sonrasına, olasılıklara havale etme değil, verili koşullarda devrimin olanaklarını yaratma, gereklerini bugünden uygulama, stratejik görüş açısıyla uyumlu taktik politikasını sürdürme, ideolojik ve örgütsel görevlerini yerine getirme kararlılığı ve iradesidir.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da kadın devriminin önünü açacak ilk yıkıcı darbe, cinsiyetçi, sömürgeci faşist şeflik rejiminin yıkımı ve politik özgürlüklerin kazanılmasıdır. İlk etapta antifaşist, antiemperyalist, antisömürgeci, cins özgürlükçü, demokratik nitelikte gelişecek toplumsal devrimde sosyalizmin siyasal ön koşulları hazırlanacaktır. Demokratik devrimden sosyalist devrime geçişte kadın devrimi temel bir unsurdur. Antifaşist, antiemperyalist, antisömürgeci, cins özgürlükçü, demokratik devrim programında devrimin kadın devrimi niteliği somutlanmıştır:
“Sosyalizme kesintisiz geçişin ön basamağı olan demokratik devrim, bir kadın devrimi olarak da gelişir, faşist diktatörlüğün tümüyle erkek egemen karakter taşıyan yasal ve kurumsal yapısını dağıtır, toplumsal cinsiyet çelişkisinin politik özgürlük kapsamındaki sorunlarını çözer, eşitsizler arası eşitliğin sağlanması görevleriyle, ezilen cins ve baskı altına alınan cinsel kimliklere bütün alanlarda pozitif ayrımcılık temelinde ilişkilenir. Proletaryanın, özel mülkiyetle bağı erkek egemen ayrıcalıklardan muaf kadın yarısı, devrimin kesintisiz biçimde sosyalizme ilerletilmesinin en ileri dinamiğidir. Kadın devrimi, devrimci proletaryanın nihai zaferini güvencelemesinin gereğidir.” [5]
Geleneksel “programsız program” anlayışlarında savunulagelen, devrim sonrası kadın-erkek eşitliği, kadın devrimi yapılmaksızın sağlanamaz. Her şeyden önce cinsler arasındaki eşitsizliğin çıkış noktası eşit değil. Binlerce yıllık tarihi olan erkek egemenliğinin toplumsal ilişkilerde oluşturduğu şekillenme, cinsel sömürü ve baskı, kadının ezilmişliği hesaba katılarak, maddi ve manevi koşullar gözetilerek, ezilen cinsel kimliklere pozitif ayrımcılık uygulanarak, toplumsal dönüşümün örgütlenmesinin örgütsel, hukuksal ve özerk kadın kurumları, denetim mekanizmaları yaratılarak gerçek toplumsal eşitliğe doğru gidilebilir. Örneğin burjuva hukukunun tersi kadın beyanını esas alan, cinsel suçlarda erkeğin suçsuzluğunu ispatlamasını isteyen eşitsizler arasında adaleti sağlayan hukuk anlayışıdır. Antifaşist, antiemperyalist, antisömürgeci, cins özgürlükçü demokratik devrim programında kadın devriminin örgütsel ve hukuksal dayanakları somutlanmaktadır. Komünist kadınlar kadın devrimi programı ile toplumsal devrimde kadınların kurtuluşunun örgütsel sisteminin hukuksal dayanaklarını ve güvenceleyici tedbirlerini oluşturmuşlardır.
İşbirlikçi tekelci burjuvazinin sömürgeci faşist diktatörlüğün zora dayalı devrimle yıkımı sonrası, yerine kurulacak ayrılma hakkının korunduğu, işçi-emekçi meclislerine dayalı Türkiye ve Kuzey Kürdistan Halk Cumhuriyetleri Birliği’nde kadınlar iktidarın eşit ve bağımsız ortağı olacaktır. Oluşturulacak bütün kurumların toplumsal cinsiyet eşitliği ve eş temsiliyet ilkesine göre kurulması ve işletilmesi de karar altına alınmıştır. Kadın devrimi ile toplumsal devrimin birliğinin yanı sıra, yeni toplumun inşasının kadın özgürleşmesi çizgisinde gerçekleşmesi ve denetim mekanizmaları da programda belirlenmiştir:
“Kadınlar kendi toplumsal yapılanmasını bağımsız biçimde de örgütleyecek, bütün kurumlarda eş temsiliyete ek olarak, işçi-emekçi kadın meclisleri birliği kurulacak, kadın ordusu ve milisi oluşturulacak, cinsel suçlar için kadın ve LGBTİ+’lardan oluşan özel mahkemeler kurulacaktır. Seks endüstrisinin tasfiyesi, ev işlerinin toplumsallaştırılması, kadın işçilerin ekonomik, siyasi ve toplumsal yaşamının düzenlenmesi görevleri başta olmak üzere, Halk Cumhuriyetleri Birliği’nin kadın özgürlük alanındaki bütün faaliyetlerinde yasama yetkisi dahil bütün haklar kadın meclislerine ait olacaktır.”[6]
Erkek egemen burjuva hukukun, kadına yönelik şiddet ve katliamlarda ceza indirimleri yapma, erkeği koruma uygulamalarına karşın; antifaşist, antiemperyalist, antisömürgeci, cins özgürlükçü demokratik devrim programında, kadına yönelik şiddete ve kadın katliamlarına karşı ceza artırımı içeren yasal düzenlemelerin yapılması öngörülmektedir.
Özel mülkiyetin kök hücresi ve erkek egemen sömürünün gerçekleştiği suç mahali olan ailenin resmi baskı aygıtı olarak işlemesinin zemini ortadan kaldırılacak, birliktelik ve ayrılık anlaşması bireyler arasında olacaktır. Halk Cumhuriyetleri Birliği evlilik ve boşanma anlaşmasının muhatabı olmayacak, ancak kadın isterse birliktelikler kadın meclislerine bildirilecek, talep halinde birliktelik ve ayrılık konularında kadın meclisleri kadın ve çocukların haklarını takip etmekle yükümlü olacaktır. Bununla birlikte; “Çocuk bakımı toplumun bir işi sayılacak ve çocuklar toplumsal bir değer olarak kabul edilecek, kadın ve erkeklere doğum öncesi ve sonrasında bir yıl ücretli izin verilecek, çocuk maması ve bezi ücretsiz sağlanacak, belli büyüklükteki tüm işletmelerde çocuk emzirme odaları, kreşler ve çocuk bahçeleri açılması zorunlu kılınacaktır.” [7]
Bu programatik yaklaşıma göre kürtaj bütün kadınlar için yasal hak olacak ve ücretsiz sağlanacaktır. Doğum kontrolü, doğum yöntemi gibi konularda kadının kendi bedeni üzerindeki tasarruf hakkını kısıtlayıcı her türlü yasa iptal edilecek, bekaret kontrolü yasaklanacaktır. Bu somut tedbirlere, toplumsal bilincin yükseltilmesi, cins özgürlükçü bir bilinç, duygu ve yaşam pratiği sağlanması, cins ayrımcılığı ve heteroseksizme karşı kesintisiz mücadeleyi merkezine alan aydınlatma faaliyeti eşlik edecektir. Eğitim sistemi bu esasları içerecek biçimde düzenlenecektir.
Kadınların üretime katılımlarının önündeki engellerle etkin mücadele edilecek ve on yıllardır demokratik kadın hareketinin mücadelesini verdiği talepler arasında bulunan, eşit işe eşit ücret kuralı getirileceği gibi işkollarına dağılımda cinsiyetçi iş bölümüne karşı, pozitif ayrımcı teşvik ve kota gibi yöntemlerle mücadele yürütülecek, üretim alanlarında kadın sağlığının gereklerinin gözetilecektir. 8 Mart ücretli tatil günü ilan edilecektir.
Henüz özel mülkiyet ilişkilerinin ortadan kaldırılamadığı antifaşist, antiemperyalist, antisömürgeci, cins özgürlükçü demokratik devrimde; ev hizmetçisi ve kapitalistler hesabına evde çalışan proleter ve yarı proleter kadınların yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirilecek ve mesleki örgütlerini kurmaları sağlanacaktır.
Erkek egemenliğinin heteroseksist karakteri ile yok saydığı, homofobi, transfobik saldırılarını sistematik biçimde örgütlediği LGBTİ+’lar, erkek egemenliğinin yıkımından en fazla çıkarı olan toplumsal kesimi oluşturmaktadır. LGBTİ+’ların söz, eylem, örgütlenme hakları güvence altına alınacak, homofobi, transfobi ve heteroseksizme, nefret söylemine karşı sistemli ideolojik ve siyasi mücadele verilecek, heteroseksist suçlarda ceza artırımı uygulanacaktır.
Ev emekçisi kadınların temel ücret ve genel sigorta kapsamına alınması ve ev emekçisi kadınların toplumsal çalışma alanlarına teşviki için düzenlemelerin yapılması öngörülür. Fakat ev emekçisi kadınların ücretlendirilmesi bir erkek veya kadın işçi ücretlendirmesiyle nitelik bakımından farklı bir olay. Ev emekçisi kadınların karşılıksız olarak erkeğe hizmet etmeleri, ekonomik olarak köle emeği türündedir ve cinsiyetçi sömürünün bir biçimidir. Aile temelinde gerçekleşen bu sömürü biçiminin ortadan kaldırması sürecinde, ev içi emeğin devletin ödeyeceği biçiminde ücretlendirilmesi hem kadın emeğini görünür kılacak hem de kadınların ekonomik bağımsızlığını arttıracaktır. Devrimin ilk aşamasında geçici süreyle uygulanacak bu ücretlendirme politikasına, kadınların üretime katılımlarının arttırılarak evsel kölelikten kurtarılmaları politikaları eşlik edecektir.
Seks endüstrisinin tasfiyesi için de etkin ve uzun soluklu bir mücadele gereklidir. “Seks işçilerinin farklı sektörlerde çalışmasının önünü açmak üzere Halk Cumhuriyetleri Birliği’nin denetimi altındaki bütün ekonomik işletmelerde seks işçilerine öncelikli iş hakkı sağlanacaktır. Seks endüstrisi tümüyle tasfiye edilene dek, seks işçilerinin çalışma ve sosyal hakları güvence altına alınacaktır. Seks kölesi ticareti yasaklanacak, kadınları ve LGBTİ+’ları seks köleliğine zorlayanlar cezalandırılacaktır. Çocukların seks endüstrisinde kullanılması insanlığa karşı suç ilan edilecektir.” [8]
Kadınlar, sosyalizmde de, devrimin ilerlemesinden en fazla çıkarı olan toplumsal dinamiklerden biridir. Cinsel kimliği ekseninde, bu çıkarının bilincine kendiliğinden varmaya eğilimlidir. Devrimin ilk aşamasında atılacak tüm adımlar, cins özgürlükçü toplumun yolunu açarken, cinsel sömürü ve baskının tüm biçimlerini hemen ve tamamen ortadan kaldırmak için yeterli değildir. “Zira, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ortadan kalkması, kapitalist sömürünün koşullarını ortadan kaldırmakla beraber, cinsel sömürünün koşullarını ortadan kaldırmaya yetmez, tüketim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ortadan kalkmasına doğru ilerleyiş, kadın özgürlüğü için zorunludur…” [9]
Şimdi Değilse Ne Zaman?
Kadın devrimi programını incelemek ve içselleştirmek devrimci ve komünist kadınların özgürleşme iradelerini büyütmelerinin yakıcı ihtiyacı olduğu gibi devrimci ve komünist erkeklerin devrimci niteliğine de önemli katkılar sunacaktır. Kadın devrimi programı, bilimsel derinliğiyle, tüm toplumu kurtuluşa götüren yolun eksik kalan noktalarına ışık tutmaktadır. Komünist kadınları “ya sınıf ya cins” ikileminde bunaltan yarım kalma duygusundan kurtarıp, kadınların ve işçi sınıfının ortak kurtuluşunun somut koşullarını ve ittifak ilişkilerini somutlamaktadır. Komünist erkekleri toplumsal yüzleşmeye çağırarak kendi erkek egemenliğine karşı mücadele etme, toplumsal saflaşmada ezilen cinsten yana olma fırsatı tanımaktadır.
En devrimci program dahi nihayetinde sadece bir plandır, önemli olan onu hayata geçirmektir. Kadın devrimi programını güzel bir düş olmaktan çıkarıp yaşama geçirmek, öncülüğünü, karargahını oluşturmak ve geniş emekçi kadın kitlelerini program etrafında örgütlemekle mümkündür. Kadınların toplumsal bir kuvvet olarak devrime önderlik etmeleri, tek tek kadınların kolektif bir güç olarak özneleşmesi, komutanlaşmasından geçer. Kadın devrimi programının öncülük görevleriyle donanmayı ve kadın kitlelerine önderlik iddia ve kararlılığıyla kadın toplumsallığıyla siyasi cesareti yükseltmeyi gerektirir. Kadın hareketinin antifaşist niteliğini güçlendirmek, antifaşist birleşik kadın cepheleşmesinin yaratılmasının öncü eylem ve çıkışlarını örgütleyerek yön kazandırmak, kadın özgürlük mücadelesinin ittifak zeminini genişletmek de bu gelişmenin yakın dönem öncelikli adımlarındadır.
Son sözü komünist kadın hareketinin öncü yapıcılarından, komünist kadın komutan Yeliz Erbay’a bırakalım: “Kadın militanlığının simgelerinden birine dönüşmek istiyorum. Kadın komutanlığıyla anılan bir komünist olmak. Herhangi bir devrimci olarak değil; komünist bir kadın komutan olarak varlığımı gerçekleştirmek istiyorum. Bunu eylemimle yaratmak istiyorum. Egemen Türk ulusuna mensup bir kadın olarak, egemen ulustan olmama karşın neden devrimcileşmek gerektiğini tüm berraklığıyla anlatan, bütün ezilen kadınların yüreğini ve aklını aydınlatan bir güç olarak anılmak istiyorum. Kadın özgürleşmesiyle özdeşleşen bir özneye dönüşmek istiyorum” [10]
Dipnotlar
[1] Marksist Teori, sayı 14
[2]Antifaşist, Antiemperyalist, Antisömürgeci, Cins Özgürlükçü Demokratik Devrim Programı
[3] Sosyalist Kadın, sayı 20
[4]Antifaşist, Antiemperyalist, Antisömürgeci, Cins Özgürlükçü Demokratik Devrim Programı
[5]Antifaşist, Antiemperyalist, Antisömürgeci, Cins Özgürlükçü Demokratik Devrim Programı
[6] Antifaşist, Antiemperyalist, Antisömürgeci, Cins Özgürlükçü Demokratik Devrim Programı
[7]Antifaşist, Antiemperyalist, Antisömürgeci, Cins Özgürlükçü Demokratik Devrim Programı
[8] Antifaşist, Antiemperyalist, Antisömürgeci, Cins Özgürlükçü Demokratik Devrim Programı
[9]Antifaşist, Antiemperyalist, Antisömürgeci, Cins Özgürlükçü Demokratik Devrim Programı
[10] Özgür Kadının Ölümsüz Şarkısı, Seçme Yazılar, Yeliy Erbay
KAYNAKÇA
• Sosyalist Kadın, Sayı 14, Yaz 2015, “Kadın İsyanından Kadın Devrimine Özsavunma Ve Devrimci Zor”, Sema Duru Boran
• Sosyalist Kadın, Sayı 19, “Kadın Gerçeği: Özgürlük İçin Savaş”, Berçem Öter
• Sosyalist Kadın, Sayı 20, Güz 2017, “Kadin Devrim”, Sema Duru Boran
• Sosyalist Kadın, Sayı 20, “Komünist Kadın Tarihi: Tarihin Erkek Egemen Yapısına Başkaldırı”, Bahar Özmez
• Marksist Teori, Sayı 14, Mart-Nisan 2015 “Cins bilinci sinif bilinci”, Sema Duru Boran
• Marksist Teori, Sayı 38, Temmuz-Ağustos 2019, “Kapitalizm, Ataerki, Sosyalizm”, Sema Duru Boran
• Marksist Teori, Sayı 38, Temmuz-Ağustos 2019, “Kadın Devriminin İlk Adımları”, Arjin Gün
• Marksist Teori, Sayı 61, 2024, “Kadın Devriminde Strateji Ve Proleter Erkekle İttifak Sorunu”
• Kadın Devrim, Derleyen: Işık Boran
• Özgür Kadının Ölümsüz Şarkısı, Seçme Yazılar, Yeliy Erbay